Ülkemiz korkunç bir facia ile sarsıldı. Soma Maden ocaklarında resmi rakamlara göre 302 kişi ölürken bir çok kurum,basın organı ve kişi bu kaybın çok daha fazla olduğu kanaatinde... Maden ocağının girişinin kapatılması sonucunda facianın gerçek sonucunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz...
Siyasi rant ve daha fazla kazanç uğruna insan canının hiçe sayıldığı, minimum maliyet anlayışı ile önlem ve denetimlerin ihmal edildiği zavallı ülkemde, bu faciadan çookk daha beteri bizleri bekliyor kapıda.. Ki bu facianın Soma gibi sadece bir tek madeni, çevresini etkilemesi söz konusu değil... Bütün Türkiye, komşu bütün ülkeler, kıtalar, senelerce maruz kalacak olumsuz sonuçlara... Kapıda bekleyen facianın adı, NÜKLEER SANTRAL!
Seneler önce Çernobil' de yaşanan facianın etkileri hala sürüyor, Karadeniz insanı son yıllarda sürekli kanserden hayatını kaybediyor... Ve daha 3 yıl önce Fukuşima' da yaşanan deprem sonrasında nükleer santralde yaşanan kazanın etkileri daha tam anlamıyla ortaya çıkmadı bile, geride bıraktığı terk edilmiş bir şehir, bozulmuş doğal yaşam, zehirlenen balıklar, yok olan tarım şimdilik tespit edilebilen sonuçlar... Fazla teknik detaya girmeden, sizleri sıkmadan ama herkesin algılayabilmesini sağlayabilmek adına sorunu, bir patlama olmasa dahi mevcut olacak riskleri anlatmak istiyorum.
Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen kaza, güvenli reaktörlerin bir masaldan ibaret olduğunu kanıtladı. Bu kazadan önce Japonya'nın en güvenli santralleri yaptığı iddia ediliyordu. Kaza ile birlikte:
Avrupa Radyasyon Risk Komitesi raporlarına göre 200 bin kişi kanser riskiyle karşı karşıya.
Deprem olduğu sırada bakım nedeniyle kapalı olan 4. reaktör, atık çubuklarının açığa çıkması nedeniyle sızıntı yaptı.
2. reaktörde deprem sonrası açılan 20 cm lik çatlak yüzünden onbinlerce ton radyoaktif su denize karıştı. Aradan 3 yıl geçmesine rağmen hala sızıntılar devam ediyor!
Türkiye'de bugün 3 tane nükleer santral planlanıyor. Bu planlar yapılırken ülkenin yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alınmıyor. Türkiye, rüzgâr ve güneş toplam potansiyeli açısından Avrupa'da birinci sırada. Ancak bu potansiyelin %1'ini bile kullanmıyoruz. Bir nükleer santralin kurulmasına karar verildikten sonra tamamlanması ortalama 10 yıl sürüyor. Üretime başladıktan ortalama 40 yıl sonra ise artık tükendiği için yine oldukça masraflı olan kapanma ve söküm süreci başlıyor. Nükleer enerji sadece elektrik üretebildiğinden ısınma ve ulaşım gibi taleplere cevap veremiyor.
Ülkemizde yapılması planlanan, çalışmaları harıl harıl devam eden bu büyük tehlikeye karşı, kendimiz, ailemiz, gelecek nesillerimiz için hepimizin aktif olarak savaşması, direnmesi gerekiyor. Bu öyle bir konu ki; ne siyasi görüş, ne parti, ne de din, ırk ayrımı gözetmeden herkesin birlik olup karşı çıkması gerekir... İktidar partisi yapıyor diye bu partinin sempatizanlarının da bunu kabul etmesi, kendi hayatlarını,çocuklarının yaşamlarını büyük ihmaller zincirine emanet etmek anlamına geliyor..
Yazık ki Japonya yaşadıklarından ders almayarak, Türkiye' ye nükleer santral yapımı, satışı anlaşması yaptı.. Bu durum Japon vatandaşlarını öylesine utandırdı ki, uyarı niteliğinde bir video yayınlandı, hala izlemeyenler için:
Kaldı ki bir kaza olmasa bile; bu santralden doğal işleyiş sürecinde ortaya çıkacak atıklar olacak. Ve günümüz teknolojisinde bile bu atıklara henüz bir çözüm bulunamamış olması nedeniyle ya gömülmekte ya da denizlere atılmaktadır. Bu şekilde ortadan kaldırıldığı sanılan atıklar bile insan hayatını, doğal yaşamı, tarımı, iklimi etkileyecek tehlikede.
Bir de nükleer santral yapımını haklı ve zorunlu göstermek adına yapılan açıklamalar var ki, konuyu bilmeyenler için hayli mantıklı gibi görünebilir:
1-Nükleer santral yapılmazsa karanlıkta kalacağız, elektrik için şart açıklamasına rağmen; Japonya da Fukuşima nükleer santrali ülkenin elektrik ihtiyacını % 30 unu karşılıyordu, kaza sonrasında değil karanlıkta kalmak tek bir elektrik kesintisi dahi yaşanmadı.
2-Tüm Dünya nükleer enerji kullanıyor açıklamasına rağmen; Japonya santrallerin büyük bir kısmını kapattı, Almanya 7 santrali kapattı, 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tamamen vazgeçilecek.
İtalyada nükleer santral kurulması konusu referandumla oylandı, halkın % 95 i hayır dedi.
İsviçre 3 yeni reaktör planını iptal etti, 2034 yılına kadar nükleer santrallerin tamamını kapatacağını duyurdu.
3-Yenilenebilir enerji pahalı, nükleer santral ucuz açıklamasına rağmen; bu santrallerin sökülmesi, atıklara uygulanan işlemler ve doğaya maliyeti düşünüldüğünde bütün enerji sistemlerinden çok daha pahalı..
Hem unutmamak lazım ki; hiçbir şey insan hayatından daha pahalı olamaz! OLMAMALI!
Yazıda özellikle nükleer santral faciaları sonucu meydana gelen olaylara ait görsel kullanmadım, hiçbirisini içim kaldırmadı. Görsel her zaman daha etkilidir, google görsellerde "çernobil faciası mutasyon" "çernobil faciasının insan üzerindeki etkileri" şeklinde aramalar yaparsanız ne demek istediğimi çok iyi anlayacak, tehlikenin boyutunu çok daha iyi kavrayacaksınız.
Peki biz tek başımıza ne yapabiliriz derseniz, unutmayın birler on, onlar yüz, yüzler bin hatta milyonlar olur... Yeter ki gelecek nesillerin, doğal güzelliğin, iklimin, tarımın kısacası bütün bir hayatın risk altında olduğu bilinciyle hareket edelim, bu ısrar karşısında dik durmayı bilelim.
Bu konuda girişimlerde bulunan, karşı duruşundan ödün vermeyen aşağıda iletişim adreslerini ve çalışmalarını izleyebileceğiniz linkleri verdiğim sosyal sorumluluk projelerine yakın duralım, imza kampanyası, eylem, itiraz, hukuki koşullar çerçevesinde ne gerekiyorsa yapalım.
Nükleer Karşıtı Platform
Greenpeace in Nükleer Karşıtı Çalışmaları
Küresel Eylem Grubu
Bunlar benim tespit edebildiğim en etkin projeler. Varsa sizin bildikleriniz, bilgilerinizi hepimizle paylaşmanızı, bu postta okuduklarınızı bütün değer verdiklerinize duyurmanızı ve anlatmanızı rica ederim.
SOMA gibi daha fazla kurban vermemek için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder