kilolu OLMAK YADA OLMAMAK,İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Gerçekten de bütün mesele bu oldu... Kilolusun ya da değilsin,bütün hayatın,sorunun,derdin,endişen bu oluveriyor. Bu da nerden esti,bu fotoğraf da neyin nesi derseniz.

Bu hanım kızımızı esasen sevmem,bana hep itici gelmiştir,taa ki onun da dayatmaların kurbanı olduğunu gördüğüm şu habere kadar. Neymiş efendim, Ceyda Ateş hanım kızımız 6 ay gibi kısa bir sürede 9 kilo almış da,42 kilodan 51 kiloya çıkmışmış,vay efendim o nasıl bir kilo almaymış,o ne tombullukmuş. Haberin görseli de şu yukarıda gördüğünüz fotoğraf.Sağdaki eski zayıf,soldaki ise kilo almış hali (ki enine çizgili giymiş)

Kilo alma olayına kızın cevabı;6 aydır Günaydın Et Lokantaları ortağı ile dehşet bir aşk yaşıyormuş,eti sevmezken sevgilisi ona et yemeyi öğretmiş,sevdirmiş,çok zevk alarak yiyormuş muş da muş muş. Kızımızın bu denli mutlu olmasına rağmen,yapım ekibi ve ondan para kazanan amcaları,bu ne hal derhal kilo vermen lazım moduna girmişler,şaka değil gerçek...

Bu aralar, aman havalar ısındı,aman bikiniler alınacak diye diyet moduna girenler had safhada.Etrafım spor salonuna yazılanla,Dukanından Atkinsine her bir haltı deneyenle dolu. Ben bunlara isyan ediyorum arkadaşım! Bu neyin dayatmasıdır böyle?

Bize kim 36 beden olmamızı emretti?

Kimdir güzellik kavramını Beden Kitle İndeksine bağlayan??? Gerçi güzellik kavramını geçtim,sevgili DUKAN amcanız, zekayı,başarıyı bile Beden Kitle İndeksi ile ölçmeye kalktı malumunuz,sonucunda da doktorluk lisansı iptal edildi. Neyse...

Bakın kızcağız ne diyor. Et yemekten zevk alır hale geldim. Aşığım,mutluyum diyor,hayattan ve yemekten tad alıyorum diyor.Kız uzun yıllardır çok zayıfım diye kilo almaya çabalasın,bu aşamaya geldi diye de uyarı alsın,olacak iş mi yani? Ki zaten kendisi de olanlara anlam verememiş,yıllarca almak istediği kiloların başına dert olduğunu görünce şok olmuş.

Ben gün içinde sizlere bunu

veya bunu

paylaşsam;ne vicdansızlığımı bırakırsınız ne düşüncesizliğimi dimi :) çünkü bu ara herkes diyette,herkes işten sonra spor salonlarına koşturuyor,herkeste bir ebru şallı olma merakı...

Şöyle bir dönün bakın geçmişe,hatırlıyor musunuz ilk ne zaman dayatıldı bize güzellik kavramları? Temel bakım, temizlik görevlerinin yanı sıra bir dolu külfet getirildi? Kimler koydu bu kuralları? Biz mi kısıtladık kendimizi, daha sonra beyler mi kadınlardan hep aynı şeyi bekler oldu, yoksa çağın şekilcilik hastalığına hepimiz birden mi yakalandık? 

Bir yanda bir dilim ekmek bulabilmek adına günlerce aç dolaşanlar varken,diğer yanda "aman Allahım ekmek karbonhidrat grubu,Dukanıma aykırı" diyerek dolananları aynı anda düşününce, aklımı atacak gibi oluyorum. Tabi ki kontrollü olmak lazım, tabi ki kendini salmamak lazım. Kimse aşırı gevşek anlamlar çıkarmasın bu yazdıklarımdan. Derdim şekilcilikle. Derdim kadınları 34 bedene hapsedenlerle. Derdim uyduruk diyet listelerini,abuk yağ yakma yöntemlerini,hayatı tehlikeye atan hapları önümüze yem gibi sürüp de "GÜZELLİĞE GİDEN YOL BUDUR" tavrıyla ve bu duruma kaptırıp giden kadınlarla...

Sağlığı etkileyecek hale geldiğinde tabi ki kontrole almak gerekir,ona hiçbir sözüm yok. Ama bunca dayatma boyun eğmeye de lüzum yok.Hele ki (ONLARIN TABİRİNE GÖRE) güzel olucam diye zevklerden,tatlardan vazgeçmek,işin suyunu çıkarıp kendine eziyet etmeye hiç mi hiç lüzum yok. Kız aşık, kız hayattan tad alıyor, kız MUTLU gerisi boş...

Valla gözüme girdi,darısı hepimizin başına :)